Allahomaniadan sonra Atatürkomania

Mesela, gunun birinde mutfakta yemek yapmak icin bicaga sariliyorsunuz, ve carsidan yeni almis oldugunuz patlicanlara saldiriyorsunuz. Hasir husur dograrken patlicanlari birde ne olsun, patlicanlarin icinde Allah yazdigini goruyorsunuz. Latin harfleri degil tabi ki, Arap harfleri ile, yani nedense Allah'in bizimle iletisime gecmek icin sectigi dilde. Ve aman yarabbi inanilmaz bir mucize ile karsi karsiya kaldiginizi ancak idrak ediyorsunuz. Iste bu tur "mucizeleri" baska bir arkadas "dinsel mucizeler" basligi altinda bir kendi sayfasinda toplamis. Kaktusler, papatyalar, baliklar, bocekler, hamile kadin sonografileri ne istersen var...

Bu mucizelere bir yenisi eklendi gecen gun. HAC!!! Domates'i kesmis biri ve icinde hac sembolunu gordugu gibi atmis cope ve domatesleri hristiyan ilan etmis (yani bunu bir kufur olarak algilamamiz gerekiyor).

Ama asil onemlisi bu mucizeler sadece muslumanlari ilgilendirecek sekilde cikmiyor ortaya.

Allah gormek isteyenler Allah'larini gorurken, baska seyler gormek diger fanatiklerde gormek istedikleri seyi goruyolar. Ne mesela? Ataturk iyi bir ornek. Domateslerde hac sembolleri ve ya patlicanlarda Allah imzalari gormek ne kadar sacmaliksa, daglardaki anlamsiz golgelerde Ataturk gormekte o kadar buyuk bir sacmalik. Yani ayni bokun suyu butun bunlar, ayni kafasizligin. Tek farki biri hurriyette, haberturkte cikarken, digeride vakitte, zamanda cikiyor.
Orhan Miroğlu'nun Dijwar adlı kitabını yeni bitirdim.

Ne yazik ki biz batı kentlerinde yaşayan insanlar ülkemizde olan bitenlerle hiç bir şekilde alakadar değiliz. Nazilerin sapıklıklarını solda bırakacak şeylerin organize bir şekilde yaşandığı bir savaş içinden geçtiğimizin bile farkında değiliz. Merkez medya, Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet ve saz arkadaşlarını okumak maalesef insanın yanı başında yaşanan insanlık dışı kanunsuzluklar hakkında hiç bir haber vermiyor ve milyonlarca insan hayatlarına hiç bir şey olmamış gibi devam ediyorlar. Ben bunu sadece ve sadece bu medyanın bu özellikle 90'larda bu insanlık suçlarını işleyenlerin işbirlikçisi olmaları ile açıklayabiliyorum.


Orhan Miroğlu, 75 yaşında bir entelektüel olan Musa Anter'in katledilmesi olayında, katilin kurşunlarından şans eseri yaralanarak kurtulmuş biri... Ayrıca, yıllar sonra suikastı planlayanlar arasında bulunan, ve şu anda hala İsveç'te yaşayan bir itirafçıyla bir buluşma gerçekleştirerek, kendi cellatıyla röportaj yapan nadir insanlardan biri. Bu kitabında, suikast öncesi ve sonrası başından geçenleri öğrenmek ve  Türk-Kürt savaşının, herhalde her savaş da olduğu gibi acımasızca geçen tiksindirici sürecini birazcık da olsun anlamak ve görmek isteyenler için güzel bir kaynak.