Varlık Vergisi hakkında farklı iki yazı


Geçenlerde Murat Bardakçı, Varlık Vergisi'nin ne kadar da abartıldığını ve sadece Türkiye'de yaşayan gayrimüslimlerin değil bir o kadar ve hatta daha fazla müslamanın bu uygulama karşısında yıpratıldığını yazdı. Bu tezi, makalesinde, Cahit Kayra'nın yeni yayınlanmış bir kitabına dayanarak işledi. Bir çok sayı gerçekten de gayrimüslimler kadar müslümanların da Varlık Vergisi'nden feci şekilde zarar gördüğünü gösterir yöndeydi.

Beni gerçekten çok şaşırtmıştı bu makaleyi okumak, ve şu ana kadar duyduğum, özellikle Türkiye'de yaşayan gayrimüslimlerden birinci elden edindiğim bilgilerden çok büyük bir sapma söz konusu idi. Neyse ki, bu gizem çok sürmedi ve Baskın Oran imdadımıza yetişti. İkinci varlık vergisi Faciası adlı makalesinde, Cahit Kayra'nın kitabındaki sayıların nasıl çarpıtıldığını kanıtladığını iddaa etti. Neyse ki, gerçeğin saklanamama gibi güzel bir huyu olduğunu da böylece tekrar anlamış olduk.


Bu arada hemen belirtelim, ‎"Şükrü Saraçoğlu", Varlık Vergisini çıkaran zamanın hükümetinin başbakanıdır. Vikipedi'deki Şükrü Saraçoğlu ile yazılmış yazıya bir göz atalım:

"[...] Varlık Vergisi, Türkiye’deki Yahudi, Rum, Ermeni ve Levanten azınlığı ekonomik açıdan çökertmek için çıkarılmıştı. Bu yasada Müslümanlar servetlerinin sekizde birini, dönmeler (tabiyet değiştirenler) dörtte birini, gayrimüslümler ise yarısını vergi olarak veriyorlardı (Bakınız İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul 1994, Cilt 7, sayfa: 369).Saraçoğlu hükümetinin ayrımcı tutumuna en güzel örneği oluşturan bu uygulama, sayısız çatışmalara neden olmuştu. Bu modeli Hitler Almanya'sından alan Saraçoğlu, “göçe zorlama” politikasının en güzel örneğini vermiştir.
"Bu memleket tarafından gösterilen misafirperverlikten faydalanarak zengin oldukları halde, ona karşı bu nazik anda vazifelerini yapmaktan kaçınacak kimseler hakkında bu kanun, bütün şiddetiyle uygulanacaktır."[5] Adeta Hitler’in toplama kamplarından örnekler sunan bu uygulama, görünürde çalışmayı teşvik eder gibi görünse de, bu vergilerin çalışarak ödenmesi olasılığı o zamanlar da hiç yoktu. “Çalışın verin, veremezseniz terk edin gidin” mantığı, Hitler’in “Çalışmak Özgürleştirir” (Arbeit macht frei) mantığından alınmıştı.
"Şükrü Saracoğlu’nun Hitler’inkine benzer “toplama kampı” tutkusundan, Hitler’in elinden kaçan ve Türkiye’ye sığınan bir çok bilimadamı da nasibini aldı. 100 kadar Alman, 1944-1945 yılları arasında Çorum, Yozgat ve Kırşehir’de açılan toplama kamplarına gönderildi (Bakınız: Deniz Kavukçuoğlu, “Şükrü Saracoğlu Üzerine Ek Notlar”, Cumhuriyet, 16.Eylül.1998)."
"Nazi Almanyası'nın savaş yıllarındaki Ankara elçisi Von Papen ve onunla yakın ilişkide olan Türk hükümetinde yetkili ekipteydi. Refik Saydam, Şükrü Saracoğlu ve Numan Menemencioğlu'nun da dahil olduğu bu ekip Nazi Almanyasını desteklemekte, Almanya ile dış ticareti Alman para birimi "Reichsmark" ile yapmakta, TC banknotlarını Almanya'da bastırmakta, Almanya'ya paslanmaz çeliğin hammaddesi olan krom sevkiyatı yapmakta ve Sovyetler Birliği'nin işgal ettiği Kırım ve Kafkasyadaki Türk topraklarında askeri harekat yapmakta olan Nazi Ordusunu cephede takip etmek için komutanlar yollamaktaydı. İkinci Dünya Savaşı'nın "Milli Şef"likle idare edilen Almanya ve İtalya tarafından kaybedilmesi ve Sovyetler Birliği'nin Türkiye'den Kars, Ardahan, Artvinve Sarıkamış'ı istemesinden sonra 1946'da Saraçoğlu istifa ederek Başbakanlığı Recep Peker’e devretti. 1 Kasım 1948 ve 22 Mayıs 1950 yılları arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı yaptı."


Bugün bu ismi, Fenerbahçe Spor Klubü kendi stadyumunun adı olarak kullanıyor. Ve milyonlarca insan için ise, bu gayet normal birşey.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder